HAKKINDA
PROJELERİ
GALERİ
SİTE

Röportajlar / Haberler



< HAKKINDA < TÜM RÖPORTAJLAR




BİR BLOG YAZISI/RÖPORTAJI

Yayınlama: 15 Şubat 2011 / Röportaj: 2006

Işık tutmak için sahnede

Bir zamanlar ucundan kıyısından gazetecilik mesleğini tatmıştım. İletişimle ilgili işleri hep çok sevdim belkide sanatı çok sevmemden kaynaklanıyordur. İlk heyecanım, ilk röportajım idi... Sevgili Serhat'ın güzel cümleleriyle anlam kazandı... Bu blogda bir anlamda kendi arşivimi oluşturma imkanı veriyor bana. Sanırım yıl 2006. Keyifli okumalar...



Tiyatro kökenli pek çok oyuncu gibi onu da yüzü ekrana yansıyınca tanıdık. Ekranlara veda eden Sahra dizisinin 'Mithat'? Serhat Tutumluer, şu sıralar bir sahneden diğerine koşmakla geçiriyor ömrünü. Bu durumdan ziyadesiyle memnun; zira İstanbul’da Sosyoloji okurken kulvar değiştirip, kendini Hacettepe Üniversitesi'nin tiyatro bölümüne atmış. 1972 doğumlu oyuncu on yıldır memnuniyetle bu kulvarda koşuyor. Şu sıralar Aksanat Yeni Kuşak Tiyatro’da, 2005 Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan yazar Harold Pinter’ın ''Küller Küllere/ Bir de Yolluk'' oyunlarıyla sahnede. İzmit Şehir Tiyatrosu sahnesinde de ''Karar Kimin'' ve ''Oyunun Oyunu'' adlı iki oyunla izleyici karşısına çıkan Tutumluer, Derviş Zaim'in yakında vizyona girecek filmi ''Cenneti Beklerken'' de kaptığı başrolle beyaz perdeye de “merhaba” diyor.

Aksanat Yeni Kuşak Tiyatro’nun tercihleri sıra dışı oyunlar oldu, neden bu oyunları tercih ettiniz?

Sıradışı değil bence. Yani en azından Aşk Delisi sıra dışı değil. Sam Shepard’ın oyunu, neredeyse klasikler arasında yer alacak bir oyun. Şu an Harold Pinter’ın iki oyunu ''Küller Küllere/Bir de Yolluk''u sahneliyoruz. Çevirilerini Mehmet Ergen yaptı, dolayısıyla Yeni Kuşak Tiyatro'nun oyunlarını Mehmet Ergen belirliyor. Şimdi Mehmet’le bizim konuşmamızdan çıkan sonuçlarla bu soruyu yanıtlamam gerekirse... Hepimizin, belki de bütün insanlığın sorunu yaşamın kendisi. Harold Pinter da bunu sorguluyor oyunda. Aslında ülkemizde Pinter oyunlarına pek sıcak bakılmaz. Ama Mehmet düşündü ve bu oyunların Yeni Kuşak Tiyatro içerisinde yer alması gerektiğine inandı. Oynadığımız oyunlar serttir, yaşam da zaten serttir onu yumuşatmak algılamakla mümkün oluyor galiba. Çok güzel bir şeydir yaşam, fakat birlikte yaşamak, bir takım sistemler ve düzenler içerisinde yaşamak… Bunun çok saygın kuralları olması gerekiyor. Pinter'ın da dediği gibi "Bütün insanlık duyarsızlaşıyor." Biz de elimizden geldiğince bunların altını çizmek istedik. Oyunun izleyicisi de azımsanmayacak kadar çok. Yüz, yüz on kişilik salonun yarısı her gün doluyor. İzleyicilerin tepkileri de fena değil...

Bu oyunları seçerken seyirci kaygısı taşıdınız mı?

Seyirci gelse de gelmese de bir oyuncu olarak benim işime geliyor. Seyirci gelmediğinde de doğru bir iş yaptığımı düşünüyorum. Yeri gelmişken bu konuda Aksanat’a teşekkür etmek gerekiyor. Çünkü Harold Pinter oyunlarının İstanbul'da oynanmasına kucak açmak çok değerli bir şey. Seyircilerimiz de yeterli duyarlılığı gösteriyorlar. Ama bizim istediğimiz, gelip oyunu izleyip sonra çıkıp gidip oyunu unutmaları değil. Biz bu oyunu onun için oynamadık. Ben oyundan çıktıktan sonra, insanların arasına karıştığımda çok karmaşık duygular içerisinde oluyorum. Bazen oyunun hepsini suçluyorum bazen kendimi suçluyorum, kendimi çok yetersiz buluyorum. Çok yabancı bir toplumun içerisinde yaşıyormuşum gibi geliyor. Çok sıcak bir toplumuz aslında. Sadece biraz daha düşünmeye ve değerlerimize önem vermeye ihtiyacımız var. Toplumsal barış için bu şart. Bir gün işte o yüzden çok güzel bir isim. Bir gün umarım olur.

Devlet ve Şehir Tiyatroları’nda yaşanan sorunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben İzmit Şehir tiyatrosu oyuncusuyum ve Maliye Bakanlığı’na bağlıyız. Devlet Tiyatroları Kültür Bakanlığı’na bağlı. Yani bakanlıklar var işin içinde. Bir ülkede hükümeti oluşturan erkin sanat ve kültüre yaklaşımını değerlendirmemiz gerekiyor ve sonuç ortada gibi. Sanatçılar ve ödenekli kurumlar bu durumdan hoşnut değiller. Hükümet de bunun bilincinde. Basında ATM sanatçıları diye lanse edildi. Suçlu sanatçılar değil, burada bir sistem sorunu vardır. Sisteme bir çözüm getirmek gerekiyor. Lemi Bilgin bu çözümü getiriyordu. Çok güzel projeler hazırlıyordu. Performansa dayalı teşvikler olacaktı, edinilmiş haklar korunacaktı. Bence o sisteme ihtiyaç var. "ATM sanatçılarıydınız, biz de işte böyle böyle yaptık." demekle bir yere varılmaz, kimse kimseyi kandırmasın. Bence buna halk da kanmıyor zaten. Ama işte ah bir doğrulsa…Hani çok güzel şiirlerimiz var değerli şairlerimizin. ‘Ah bir doğrulsa o halk!’

Sanatçıların kamusal sorumluluğu var mıdır, insanlara örnek olmalı mıdır?

Model, örnek, öncülük bu bizim toplumumuza has bir şey midir diye düşünüyorum bazen. Kahramanlara gerek duyan bir toplumun üyesi olmak istemiyorum. Yani liderlere, öncülere.. Işık tutmak başka bir şeydir ama senin gözün eğer görmek isterse o ışığı görebilirsin. Sonuçta iş insanda biter. Görmek isteyen, yapmak isteyen onu elde eder. En azından onu elde etmek için geçirdiği süreçte deneyim kazanır. Birileri model alınmaz, ne söyledikleri önemlidir. Bunlar senin içinde karanlık bir noktaya parmak basıyor mu, karanlıkta kalan bir köşeyi aydınlatıyor mu önemli olan budur. Aydınlatıyorsa ne mutlu. O zaman sen doğru yoldasın devam et, inandığın şey için devam et, onun uğruna yürü. Buna kafa yoran insanların arkasında değil de, yanında yürü. Kimse kimsenin arkasından yürümesin. Yan yana yürüsün.

Meslek birliğinizin durumu nedir? Kendi sorunlarınıza ne kadar sahip çıkıyorsunuz?

İzmit Şehir Tiyatrosu’nda Yücel Erten dönemi vardı. Işıl Kasapoğlu kurdu orayı sonra bayrağı Yücel Erten aldı. Sonra bayrak el değiştirdi. Yönetmeliğimizde olan birkaç maddeyi, belediye meclisinin değiştirmesiyle bugünkü halimizi aldık. Çoğumuz sendikalarımızdan yardım istedik. Yardımlarını da gördük ve bundan sonra da böyle görmek isterim. Sendikaların gittikçe güçlenmesini ve ses getirmesini temenni ederim. Ülkemizdeki sendikaların varolan hükümete karşı savundukları değerler var. Ne kadarını elde edebiliyorlar, ne kadarını elde edemiyorlar bu şununla orantılıdır. Geleceğimiz ne kadar parlak ne kadar değil? Örgütlülük toplumsal bir olay, geleceğe dönük bir düşünceden çıkar, kişisel bir şey değildir. Bir çoğunluğun aynı çatı altında bulunmasıdır. Bundan yıllarca korkutulduk biz.

Türkiye’deki tiyatro eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben Ankara Devlet Konservatuarı mezunuyum. Çok değerli hocalarım vardı. Konservatuarların verdiği eğitimin yeterli olup olmaması konusunda fikir beyan edebilmem için izleyici olmam gerekiyor. Sadece sohbetlerde takip edebiliyorum eğitimin nasıl olduğunu. Aslında her şey sizin niyetinize bağlı. Yoksa dünyanın en iyi hocası da gelse bir şey fark etmez. Lemi Bilgin benim hocamdı ve ilk derste çok güzel bir şey söylemişti: ‘Bende sadece anahtar var. Onu kullanmak isteyen varsa, almasını bilir''. Çok değerli bir şey konservatuarda okumak.

TV’de oyunculuk yarışmaları çıkmaya başladı. Popüler kültür, entelektüel kültürü bastırıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Matrix’de bir sahne var. Oradaki bir kötü adam, ajanın önüne sürdüğü bifteği yer. Kanlı ve sıcak oluşundan bahseder. Bu sahte ama çok hoşuma gidiyor der. İşte popüler kültür budur. Sahtedir. Çok yıpranıyor o televizyona çıkan insanlar. Takip etmiyorum bu yarışmaları. Toplumda isim yapmış, yer etmiş, halkın sevgisini kazanmış bazı insanların bu duruma ön ayak olmaları çok daha şaşırtıcı, bunu anlamakta zorlanıyorum. Bence onlar da bunun sahte olduğunu biliyorlardır. Ama öyle bir durumdayız ki bundan medet umuyoruz biz. Bu yarışmalar da halkın kahraman ihtiyacına yanıt veriyor gibi...

Derviş Zaim’in Cenneti Beklerken filminde oynadınız. Projeyi kabul etmenizdeki etken neydi?

Derviş Zaim senaryoyu yazmış ve demiş ki ‘Işık tutmak için’. O dönemdeki bir nakkaş, o dönemde yaşayan bir sanatçı bugün burada olsaydı, karşılaştığımız bu zorluklar karşısında nasıl davranırdı? Bunu sorgulamak ve süzgeçten geçirmek istedim. Bir de 1600’lü yılların değeriyle 2000’li yılların değerine bir bakmak istedim. O dönemdeki sanatçıyla, bu dönemdeki sanatçıya. Canını koyuyor ortaya. Çok güzel bir senaryo. Umarım Derviş Zaim’in seyircisine iletmek istediği mesajda çok kaba bir aracı olmamışımdır. Umarım bir kısmını bile olsa hakkını vererek iletmişimdir.


KAYNAK