HAKKINDA
PROJELERİ
GALERİ
SİTE

Röportajlar / Haberler



< HAKKINDA < TÜM RÖPORTAJLAR




İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ'NİN GAZETESİ "ARIYORUM" - www.gazete.itu.edu.tr

Emrah DENİZ
Aralık 2005

Aşk Delisi

May - "Ben Martin'le sinemaya gitmek istiyorum. Hemen şimdi."
Eddie - "Hiç kimse sinemaya falan gitmiyor. Bu kasabada benim anlatacağım hikâyeyle boy ölçüşebilecek film yok. Bu hikâyeyi bitireceğim."
May - "Ne olacak şimdi sen bunu anlatınca. Bir şeyleri değiştirebilecek mi?"
Eddie - "Hayır."
May - "Öyleyse ne gereği var?"
Eddie - "Hiçbir gereği yok."
May - "Niye o zaman herkesi bu hikâyenin içine sokuyorsun? Kimse bu pis hikâyeyi duymak istemiyor. Ben de istemiyorum."
Eddie - "Senin istemediğini biliyorum."

İstanbul'da izlediğim ilk tiyatro oyunu olmasının yanında senaryosunun ilginçliği ve tabii ki de oyuncularının mükemmel performansıydı Aşk Delisi'nde beni etkileyen. Yani kaçırılmayacak bir tiyatro oyununda olması gereken her şey vardı. İşte bu yüzden hem oyunu tanıtmak hem de oyuncularını yakından tanıyabilmek için bu söyleşiyi hazırladım sizlere.
Oyunun başrol oyuncuları Esra Bezen Bilgin (May), Cengiz Bozkurt (Martin) ve Serhat Tutumluer (Eddie) bana oynadıkları oyunu, günümüz tiyatro sorunlarını ve bu konuyla ilgili düşüncelerini anlattılar hem de laflarını hiç esirgemeden! Bakalım beğenecek misiniz?

Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?

EBB: "Esra Bezen Bilgin. 1973 Ankara doğumluyum. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı'nı bitirdim 1995 yılında, o zamandan beri İzmit şehir Tiyatrosu'nda çalışıyorum. Geçen sene Aksanat Yeni Kuşak Tiyatrosu'nun kurulmasından beridir de buradayım. İzmit şehir Tiyatrosu'nda hemen hemen 9 senedir çeşitli oyunlarda rol aldım. şimdi de Aşk Delisi'ndeyim."

CB: "Adım Cengiz Bozkurt. ODTÜ Oyuncuları'nda tiyatroya başladım 1985 yılında. 1990'da yurtdışına gittim, Londra'da kaldım 14 yıl kadar. Yaklaşık 1,5 yıl önce Mehmet Ergen'le beraber Türkiye'ye döndüm. Mehmet'le birlikte 2000 yılında kurucuları arasında benim de olduğum Arcola Tiyatrosu'nu kurduk Londra'da. Son beş yılda inanılmaz bir ilgi gördük. Her ay bir oyun değişti ve pazarları hariç her gün oynadık."

ST: "Serhat Tutumluer. Eskişehir doğumluyum ben. Esra'yla aynı okulu, aynı sınıfı ve İzmit şehir Tiyatrosu'nda aynı sahneyi paylaşmaktan mutluluk duyuyorum (gülüşmeler). Anlattıkları gibi Mehmet çağırdı geldik ve Aksanat öyle başladı. şimdi Aşk Delisi'ni oynuyoruz, ocak ayında da yeni ve çok güzel bir oyunumuz olacak."

Salona girdiğim zaman oyuncuların sahnede olması çok sıcak bir hava katıyor ortama. Sanki sahnede size çok yakın kişiler var, onlar oynayacak, siz izleyeceksiniz ve gideceksiniz. Bu bilerek mi hazırlanan bir ortam? Yani bundan sonraki oyun da böyle mi başlayacak mesela?

EBB: "Onun için yapıyoruz zaten. Öncesinde uzun bir bekleme var, uzun bir iletişim kuramama var. Seyirci oyuna ilk girdiğinde o iki karakter arasındaki bir türlü o birleşememe, konuşamama durumunu da bir on dakika öncesinden alsın, oradaki sessizlik durumunu biraz hissetsin diye var. Evet, tabi bir de sıcak bir şey sanki evimize konuk olmuşlar da birazdan röntgenleyeceklermiş gibi bir hava da var."

Esra Hanım'la okul, şehir tiyatrosu derken her sahnede beraber oldunuz. Bunun sağladığı avantajlar nelerdir? Dezavantajları soramam burada karşılıklı oturuyorken de! Bıkmadınız mı birbirinizden yani? (Gülüşmeler)

ST: "E Esra'yı izlemedin mi sahnede, bıktı benden? Doğru, ne tekmelemediği kaldı ne yumruklamadığı!"

EBB: "Valla yaa yapıyorum hala gitmiyor!"

ST: "Yok ilk oyunda tokatı ben attım ondan sonra zaten…"

EBB: "Evet intikamımı alıyorum ama…"

Peki, Londra'da eğitim görmüş ve orada tecrübe kazanmış biri olarak yurtdışındaki sanat anlayışıyla Türkiye'deki sanat anlayışını karşılaştırır mısınız?

CB: "Bu uzun bir tartışma konusu ama çok kısa şekilde söyleyeyim. Londra'da tiyatro tüm çalışanlarıyla birlikte bir sektör burada ne yazık ki değil, keşke olsaydı. Aynı zamanda Londra'da yapılan tiyatroyla burada yapılanı karşılaştırdığımızda en belirgin özelliklerden bir tanesi hayata dair her şeyi yani İngiltere'deki insanların tüm sorunlarını tüm çıplaklığıyla sahne üzerinde görebileceğiniz bir sürü oyun vardır, yeni yazarlar vardır. Türkiye'de bunu göremiyoruz."

Mehmet Ergen'in oyunun broşüründe değindiği bir konu var. Türkiye'deki tiyatro oyunlarının çoğunun küfür, argo ve cinsellik üzerine kurulu olduğunu söylemiş. Sizce bunun sınırı ne olmalı?

EBB: "Çok klişe bir şey söyleyeceğim. Hayatta da çok kızdığımızda ağzımızdan çıkan kötü sözler var. Bunun dozu kaçtığında hayatta da bize fazla geliyor. Bunun gibi gerektiği yerde gerektiği kadar kullanıldığında ne seyirciyi rahatsız ediyor bu ne de göze batıyor."

Aynı zamanda hem şehir tiyatrosunda hem de özel tiyatroda oynuyorsunuz. "şehir tiyatrolarında bunu yapamıyoruz ama özel tiyatroda böyle bir sorun yok" dediğiniz bir şey var mı?

ST: "Var mesela ben ilk kez bir özel tiyatroda oynuyorum. Burada kendi kendimizleyiz, her şeye biz karar veriyor gibiyiz. Oyuncu açısından söylüyorum geleceğe dönük ve insanın kendi kendini zorlayıp sahne üstünde bazı şeyleri aşmasına olanak sağlayacak bir yer özel tiyatrolar. Kurum tiyatrosunda ise çok baş vardır, o zaman hangisinin sanat görüşünü, hangisinin politikasını; hangi zorlaşıyor. Kurum tiyatrosundaki bu çok seslilik, devlet tiyatrosu dâhil, onların sonunu hazırlayacaktır."

EBB: "Bir de burası da tam anlamıyla bir özel tiyatro değil, bir kurumun desteklediği bir tiyatro. Özellikle maddi açıdan özel bir tiyatro yapmak çok zordur."

ST: "Bu anlamda Aksanat'ı örnek alsınlar. Aksanat, Işsanat, Yapısanat… Bir yığın banka var yani böyle bir salonda şu kadarcık kostümü ve ışığı koca koca bankalar karşılayamazlar mı? O zaman böyle insanlara fırsat çıkar ve güzel oyunlar oynanır. İyi yazarlar ve iyi oyunlarla toplumu bir yere götürmeye çalışırsınız."

CB: "Birleşik kaplar kanunundan yararlanırsak bir ülkenin adaleti, siyaseti, ekonomisi ne kadar yukarıda olursa sanatı da o kadar yukarıda olur."

ST: "Bence hiç olmazsa sanatın daima yükselmesi gerekir. İnsanlar kendi çocuklarını kendileri yetiştirecek, onların zihinlerini geleceğe dönük yetiştirecek ki ileride ülkenin üst düzeylerinde onları görebilsinler. Gençlik önem vermeli bu konuya; üniversite öğrencileri bu ülkenin geleceğidir ya. Bu kadar duyarsız bir üniversite kitlesi ben görmedim. Son zamanlarda da gittikçe batıyor. Üniversite öğrencisi çökerse ekonomi, sanat, politika bunların hepsi çöker."

Devlet Tiyatrosu ile ilgili bir sorum var. Bu son zamanlarda Devlet Tiyatrosu'yla ilgili sorunlar: Önce kadrolaşma sonra "ATM sanatçılar"… Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

EBB: "Politikanın sanata müdahale ettiği noktada bu sorunlar başlıyor. Devlet Tiyatrosu çökmek üzere. 80 yıllık kurum, içinde "bankamatik oyuncuları" da var, her kurumda olduğu gibi. Binlerce sorunu da var ama bu sorunların içerde çözülmesine izin ve destek verilmeli. Devlet Tiyatrosu'nda bu kadar kıyametler koptu, seyirci sahip çıkmadı, benim devletimin tiyatrosunda bir sorun var, ne oluyor demedi. O yüzden sadece oyuncuların değil izleyicilerin de sahip çıkması gerekiyor."

ST: "Politika günlük düşüncelerden ortaya çıkmaz, bu bilinçli bir süreçtir. Bu süreçle buralara gelineceği bundan 5-10 yıl önce bir takım aydın insanlar tarafından yazıldı, çizildi. Hepimiz bu toplumun üyeleriyiz, hepimizin ayrı işleri var ama tiyatronun başına bir şey geldiğinde yalnızca tiyatrocular mı savunacak onu!"

EBB: "Devlet tabii ki finanse edecek kendi ülkesinin kültürünü, parasını da verecek ama bu benim tiyatrom parasını da ben veriyorum o zaman düdüğümü öttürürüm diyerek işlere karışmayacak."

Hepiniz dizilerde oynadınız. Dizilerin sanatçıya bir katkısı oluyor mu?

ST: "Oyuncu açısından bakıldığında kamera oyunculuğu da oyuncunun işidir başka kimsenin işi değildir ama konservatuara gitmeyip kameranın karşısına geçerek de kamera oyuncusu olunur mu, olunur. Kamera oyunculuğu denen bir şey vardır ve o bir oyunculuk olur ama o zaman da çok şeyini disipline etmek zorundasın. Hayat felsefeni çok gözden geçirmen gerekir. Çünkü konservatuardaki o eğitim süreci ve daha sonraki herhangi bir tiyatroda sahneye çıkılan o süreç, oyuncuda topluma karşı görevli olduğunun disiplinini sağlar. Kamera daha başka bir disiplin sağlamalıdır, daha ahlaklı olmalısın. Peki, çevir aynayı. Bu halk bu kadar televizyonun neyini izliyor? İzlenmemesi lazım. Bence yüzyılın buluşlarından bir tanesidir televizyon, inanılmaz bir iletişim aracıdır. Duygusal iletişim de dizilerle oluyor. Ee halkımız sinemaya gitmeyi sevmiyor. Ayrıca bunu da ben değil sinema - televizyonda okuyan üniversiteliler söylemelidir, televizyon emperyalist bir araçtır ya, insanları uyutmak için kullanılan en güzel araçtır televizyon! Bunu bangır bangır yazıp söylemeniz lazım sizin. şimdi bana böyle bir araçta sen niçin aracı oluyorsun diye sorarsan ben hem televizyona çıkıp orda bir yerlere gelip hem de bunu söyleyebilen adamlardan olmak ve bunları çoğaltmak için uğraşıyorum. Televizyon ticari ve emperyalist bir uyutma aracıdır ve halk buna bu kadar paye vermemelidir. Vermesin bakalım hergün ikişer dizi oluyor mu? Haftada bir diziye düşer o zaman da gerçek oyuncular oynar işte."

Ve Serhat Tutumluer'den son söz...

ST: "Bunu da yaz; küçük küçük çocuklar internete girip internet üzerinden ilişkiler kuruyorlar. Ya, sokağa çıkın! Bilgisayar televizyona döndü. Televizyonun da bilgisayarın da buluş niyeti başkadır. İnternet sohbet aracı oldu, internetle çok şey yapılır be!"

Öncelikle 10 dakika diye izin almama rağmen tam yarım saat boyunca sorularıma sıkılmadan cevap veren ve düşüncelerini tüm açıklığıyla bizlerle paylaşan Esra Bezen Bilgin, Serhat Tutumluer ve Cengiz Bozkurt'a ve bu söyleşiyi yapmamda çok emeği geçen Sayın Halil Bolayırlı'ya çok teşekkür ederim. Başta, söyleşinin konusunun ve içerdiği mesajların bu kadar zengin olabileceğini düşünmemiştim ama sanırım tam üniversite gazetesine yakışır bir yazı oldu (kendimi övdüm galiba :) ) Sanata sahip çıkma konusunda üzerimize düşen görevleri ıTÜ öğrencileri olarak sonuna kadar yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Ama genele söylenen eleştirilere de kulak vermeli ve en azından bir saniye bile olsa düşünmeliyiz. Biz üniversite gençliği… Gerçekten de doğru yolda mıyız? Bu arada unutmadan… Yazıyı okurken oyunla ilgili merak ettiğiniz ya da anlamadığınız yerler mi oldu? E gidin izleyin o zaman! Eminim beğeneceksiniz! Aşk Delisi yeni yılda da belirli aylarda Akbank Sanat'ta seyircileriyle buluşmaya devam edecek.


KAYNAK