HAKKINDA
PROJELERİ
GALERİ
SİTE

Röportajlar / Haberler



< HAKKINDA < TÜM RÖPORTAJLAR




“YANSIMALAR” DÖRTÇELİK ATL ve METEM LİSE DERGİSİ

Selinay Nurgaz / Ecem Erdoğan
2014

Serhat Tutumluer
İlk soruyu ben sorayım. Niye benimle röportaj yapmayı seçtiniz?

Selinay Nurgaz
Dergimizde bir çok ünlü ie röportaj yaptık ama belirli kurallarımız var, en önemli özellikleri ünlülükleri olmuyor. Dosdoğru söylüyorum şu anda, birinci kural adam gibi adam olsun, özel hayatından daha çok yaptığı işiyle gündeme gelsin. Konuşmalarıyla insanların dikkatini çeksin, doğrucu ve öğretici olsun. Bu yüzden sizi seçtik.

Serhat Tutumluer
Kimlerin arasından diye sormayacağım. Hadi başlayalım.

Ecem Erdoğan
İlk sorumuzu soruyorum o zaman. Sizi araştırırken ilk başta dikkatimizi çeken eğitim durumunuz oldu. Sosyoloji eğitiminizi yarıda bırakıp konservatuara girmişsiniz. Bilim adamı sıfatından sanat adamı sıfatına geçiş demek bu. Bu değişimi yapmaya ve oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz? Tesadüfler var mı oyunculuğu seçmenizde yoksa bu sizin hep hayalini kurduğunuz bir meslek miydi?

Serhat Tutumluer
Benim lise dönemimde üniversite ve bölüm tercihi yaparken durum biraz karışıktı. Gerçi şimdi eğitim sisteminin daha da bozulduğunu düşünüyorum. Bence bunun nedenlerini de araştırmalıyız. Neyse işte benim dönemimde bizi, tercih yaparken yönlendirebilecek eğitim kurumsalları da dahil olmak üzere olmak üzere herkes boşluktaydı. Giriyoruz sınava, neresi tutarsa. Liseden sonra üniversite çağına geçecek olan tüm gençler meslek karmaşası içine düşerler. Biz de düştük. Matematik, Türkçe, bunların hangisi alanımız olsun, "Siyasal bilgiler mi, yok canım sosyal olsun." anlayacağınız karman çorman bir eğitim sistemi. Ben yeğenlerime de diyorum "Nereyi kazandığınızla, ne olmak istediğiniz eş şeyler değildir." diye. Bence insanın olmak istediği şey belli bir dönemde karar vereceği ve onu uygulacağı bir şey değildir. Sürekli değişiklik gösterir insan. Yani sen neden bir şey olmak adına uğraşıyorsun ki bir şey olmaya gerek yok, sen zaten bir şeysin. Senin işin neyse onu yap, neyi merak ediyorsan onu araştır. Para kazanmak zorunda kalacaksınız ama para kazanma endeksli şeyler yaşamak zorunda kalacaksanız yapmayın. Asla unutmayın canınız ne istiyorsa onu yapın, onun peşinden gidin, bir tane hayatınız var, o hayat da size ait. Yönlendirmeler olabilir ama seçimler sizindir. Dolasıyla matematik, fen çalışıp mühendis olacak adam, ibreyi çevirip gazeteci de olabilir. Mesela ben gazetecilik yazdım olmadı, sosyoloji oldu. Sosyolojiyi de ders hayatımı da sevmiştim. Sosyolojide okurken tiyatroyla da uğraşmıştım. Öylece başladım ve tiyatroyla devam ettim.

Selinay Nurgaz

Peki Konservatuar eğitiminin size katkısı ne oldu, bu eğitimi almasaydım da olurdu dediniz mi?

Serhat Tutumluer
Konservatuar eğitiminin şart olup olmadığı bugün hala tartışılır ancak konservatuar hayatı insana, oyuncu adına şunu verir, diplomasının ödenekli tiyatroların girişinde bir yararı ve etkisi olması dışında, okulda oyunculuk üzerinde düşünürsün, senden üst sınıfların oyunculuk performanslarını, düşüncelerini görüp, oyunculukla haşır neşir olursun. En azından bu mekanı bu zamanı sağlar sana yoksa dışardan da olur.


Ecem Erdoğan
Tiyatro eğitimi aldınız, sinema filmlerinde ve dizilerde oynadınız. Peki, tiyatro mu sinema mı dizi oyunculuğu mu, hangisi sizi daha çok heyecanlandırıyor, bunların hangisini tercih ediyorsunuz?

Serhat Tutumluer
Oyunculuk sahne üzerinde yapılan bir ifade sanatıdır ve başlı başına bir heyecandır aslında. Ben sahnede 2 - 2.5 saatlik performansta heyecanlanıyorum hala. Onun dışında tabii ki sinema gelir. Oyuncu: sahnedeki oyunculuğu mu tercih eder, dizilerde oynamayı mı, yoksa sinema sahnesinde mi? Bir kere bizim koşullarımızda öyle hangisini seçsem gibi bir fırsatın, seçme şansın olduğunu düşünmüyorum ben. Sen seçiliyorsun televizyona, diziye. Sinemada da durum böyle. Yönetmen, senaryodaki karaktere uygun görürse, o potansiyeli, oyunculuğu sende görürse seni seçer. Yani dolasıyla bu oyuncunun seçim şansı değildir, bu seçilme şansıdır.

Selinay Nurgaz
Tiyatral oyunculuk anlamında örnek aldığınız birileri var mı ya da şu oyuncu benim varmak istediğim yerde dediniğiniz biri var mı?

Serhat Tutumluer
Yok be arkadaşlar, kimsenin de olmaz. Benim var diyen yalan söyler, bu kadar da iddialı konuşuyorum.

Selinay Nurgaz
Pek hayatınızın sonuna kadar hep oyunculuk mu yapacaksınız?

Serhat Tutumluer
Oyunculuk, evet yaparım seviyorum. Beni nasıl rahatlatıyor anlatamam, niye rahatlatıyor çünkü çatlayacağım ya söylemezsem. Gördüğüm bir sürü yanlış var, gördüğüm bir sürü yazık var, günah var, ayıp var, bunları işleyen insanlar var, bunları işleyenlere "He" diyen zihniyet var bu ülkede. Eee bunlar bana zarar veriyorsa ben onlara zarar verip konuşurum. Fiziksel zarar değil düşünsel zarar ama onlar fiziksel de zarar veriyorlar bir sürü insan öldürüyorlar, ben de bunu bir yerde söylüyorum ta ki sıra bana gele kadar.

Ecem Erdoğan
İnsanlar sizin ses tonunuzun hayranı.

Serhat Tutumluer
Öyle mi? Bilmiyordum.

Ecem Erdoğan
İnci sözlük gibi sitelerde okudunuz mu bilmiyorum ama gerçekten öyle. Diyelim ki, sesinize zarar geldi, kullanabiliyorsunuz ama ses tonunuzun tokluğu değişti bu oyuncluğunuzu etkiler mi?


Serhat Tutumluer
Sesin güzelliği sahnede bir şey ifade etmez.

Ecem Erdoğan
Güzelliği değil de tokluğu eder bence, yani mesela şu an tok konuştuğunuz için söylediklerimin tamamen arkasındayım duruşu var, bir kendinden eminlik yaratıyor sesinizin tokluğu, bu da oyunculuğunuza yansıyor bence.

Serhat Tutumluer
Etmez, öyle bir karakter canlandırırsın ki sesin iğrenç çıkmak zorundadır.

Ecem Erdoğan
Şu an bu konuda bile "söylediklerimin arkasındayım." diyen sesinizin tonu bence.

Serhat Tutumluer
Seninle uzlaşma şansım yok, ses rengi önemli değildir gerçekten hiç önemli değildir, o kadar söyleyim.

Selinay Nurgaz
Peki güzel yada yakışıklı olmak etkiler mi oyunculuğu. Mesela Kıvanç Tatlıtuğ yakışıklı olmasa oyuncu olabilir miydi?

Serhat Tutumluer
Bu tarz şeyler bence güzel olanın ne olduğu daha henüz bilmeyeşimden kaynaklanıyor. Ben gitmedim ama benim yönetmenim, orada, Londra sokaklarında bir tiyatro oyuncusuyla, bir sinema ya da televizyon oyuncusunun sokakta karşılaştığı saygınlığı bir kefeye koyduğunda şunu fark etmiş ki; televizyon oyuncularına hiç kimse bakmıyor, çoğu kişi onları tanımıyor bile. Bakıyor evet, ama "şu değil miydi? Gazetede , reklamda, nerede gördüm?" diyor. Oysa sinema oyuncularını tanıyor, filmi izlediyse "Tamam bu o!" diyor. Tiyatro oyuncusu geçiyorsa, saygı gösterip yol veriyor. Bu işte İngiltere'nin Shakespeare'nin, 1900'lerin oyuncluğundan bir şey izlemiş olmanın sonucu. Bu yüzden orada ses tonu çok güzel, çok çirkin, güzel yada çirkin tartışmaları yoktur. Bizim gibi ülkelerde var, çünkü daha çok yeniyiz.

Ecem Erdoğan
Tiyatro oyunları, sinema filmleri, diziler... Sürekli aktif rol oynayan bir insansınız, kendinizi bu kadar farklı karakterlerle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Uyanıyorsunuz Serhat'sınız sonra dizi çekimerine gidiyorsunuz Sinan'sınız. Bunun üstesinden nasıl geliyorsunuz?

Serhat Tutumluer
"Ben bir giriyorum o role, çıkamıyorum etkisinden" derler ya yok öyle bir şey, söyleyen yalan söylüyordur. Televizyondaki Sinan karakterinin benim için herhangi bir zorluğu yok. O rolden çıkamama durumu hiç yok. Çünkü benim kafamda belli bir şey zaten vardır, işte o karakter, bir iki nasıl oynamam gerektiği zaten yazar.

Selinay Nurgaz

"Sinemada oyuncuyu oyuncu eden yönetmendir." demişsiniz. Oynadığınız filmlerde Zeki Demirkubuz gibi Derviş Zaim gibi anlatmak istediği şeyler olan yani bir dertleri olan iyi yönetmenlerle çalışmışsınız. Nasıl başladı sinema serüveniniz, siz de böyle oyunculuk anlamında etkileyen yönetmenler var mı?

Serhat Tutumluer
İşte bunların hepsi etkilidir. Ee nasıl oluyor? O yönetmenler seni izliyor, izlerken senin potansiyelini sezebiliyor, görebiliyor. Bu bir tecrübe, bu deneyim işi. Her meslekte var. Her mesleğin deneyimlisi çırağına döner bakar, üç aşağı beş yukarı anlar. Onun hevesini, merakını, potansiyelini. İlk sinema filmi deneyimim Derviş Zaim ileydi. Nuri Bilge'yle, Zeki Demirkubuz'la zaten o zaman tanıştım. Dediler "Bu fena değil." Hiç bir zaman yönetmen, senaryosunu yazarken o karakteri o karakteri kimin oynacağını düşünmüyor zaten. Kimin o karakteri oynacağını sonra karar veriyor. Bir liste çıkarıyor kafasında. Bir şekilde başka koşullarda o olmuyor, bu oluyor, oradan sekiyor, buraya geliyor falan. Eflatun karakteri de bana gelene kadar kaç kişiden sekti biliyorum. Onun işi vardı, bunun bir şeyi vardı, o olmadı, o parada anlaşamadı, o senaryonun surasını beğenmedi, sonuçta ben kabul ettim. Benim ihtiyacımı karşılayan bir şeydi, merakımı karşılayan bir şeydi ben oynadım.

Selinay Nurgaz

Peşinizden koşup mutlaka bu rolü Serhat Tutumluer oynamalı diyen bir yönetmen oldu mu?

Serhat Tutumluer
Kimsenin kimsenin peşinden koşacığını sanmıyorum. Peşinden koşmak bir çıkar için olur genelde, en büyüğü, yükseğiyse maddi çıkar. İşte Hollywood sektörü bu yüzden var. İşte adamlar iki milyon dolar hasılat zaten ceptedir diye bakar ama adamlar on milyon dolar ister. İçeriği önemli bile değildir. Bunlar emperyalist sistemin ürettiği nesnelerdir, ondan beslenir. Onun her şeyidir. Kokusundan, içtiği şeye kadar reklamını yaparak hep ondan beslenir, sömürü böyle bir şeydir bu sektörde.

Necla Kılıçgedik
Çalışmak istediğiniz yabancı bir yönetmen var mı? Yani bu yönetmenle çalışmak isterdim bana başka bir bakış açısı kazandırabilir dediğiniz? Sonuçta film de film yapan yönetmendir. Mesela Stephen King'in "The Shining" adlı kitabı iki farklı yönetmen tarafından sinemaya uyarlanmış. Bu yönetmenlerden biri Stanley Kubrick diğeri Mick Garris. Kubrick 1980'de, Garris 1997'de çekmiş filmi. İki filmi karşılaştırdığınızda, aynı romanın uyarlanması olduğu halde çok ciddi bir bakış açısı farkı görüyorsunuz. Stanley Kubrick 'in uyarlanması izlediğinizde "işte bu!" diyorsunuz. Üstelik Garris'ten 17 yıl önce çektiği halde çok daha iyi bir iş çıkarmış Kubrick.

Serhat Tutumluer
Çok değerli yönetmenler var elbette bakış açıları iyi olan, senaryosu çok iyi olan. Her yönetmenin oyuncuya, iyi yönetmenlerin oyuncuya verdiği çok şey var. Şüphesiz var. Ama ben merak edip bunun peşine koşacak statüye sahip olarak görmediğim için kendimi bizim yönetmenlerle devam etsek iyidir yani. Yabancı dil gerektirir zaten. Mesela adam Fas'ta doğmuş ama Fas bir sömürge olduğu için Fransızca'yı da biliyor. Cezayir'de doğmuş, Fransızca biliyor, İtalyanca biliyor, ee zaten İngilizce'yi de aşağı yukarı biliyor sonra atıyor kendisini Avrupa'ya. Rahat geçiş olduğu için gidiyor, orada yoğruluyor iki, üç tiyatro oynuyor birilerin gözüne çarpıyor, çıkıyor.

Handan Ülgen
Televizyon, diziler insanlarımızı kıskacı altında almış durumda, bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Serhat Tutumluer
Yapmamamız gereken bir davranış bu, yani televizyon izlemek, işin içinde olan biri olarak hiç tavsiye etmiyorum. Çok büyük sıkıntılı bir sistem var burada. Kanallar var en başta, ondan sonra o kanala reklam verenler var, o kanala hükmeden yapımcılar var ki bazı kanallar kendi içyapım şirketlerini kurmuşlar. İçyapım gibi bir şey üretmişler, para dışarıya çıkmasın diye. Reklam gelirleri, reyting planlaması, hangi dizinin ne kadar, hangi dakikada daha çok izlendiği hikayesinden çok büyük paralar kazanıyor bu insanlar. Karşılık olarak verdiği şeye sadece boşluk. Okumuş insanlara fazla ihtiyaç var.

Selinay Nurgaz
Peki, populer olanın, insanlar tarafından büyük beğeniyle karşıladığı fakat çok çabuk tüketildiği çağımızda, oyuncu olarak böyle bir korku taşıyor musunuz?


Serhat Tutumluer
Televizyon dizileri maddi gelir kaynağı olduğu için bir süre devam edecek benim için. Standartlarımı bozmadan yaşamımı ettirebilmem anlamında, onun dışında bir kaygı güttüğümü sanmıyorum popüler olmak ya da olmamak anlamında. Popüler olmak da zor bir şeydir. Çok zor, hem popüler olacaksın hem onu idare ediyor olabileceksin. Zor bir şey bu, herkes beceremez bunu. Ben, beceremeyen tarafım. Becerebilenlere de aferin buradan.

Ecem Erdoğan
Siz, sosyal medyada, twitter da egosu tavan yapmış ünlülerden değilsiniz. Politik yapıya göre değişen ünlülerden de değilsiniz. Bu duruş ailede kazandığınız bir şey mi?

Serhat Tutumluer
Aile yadsınamaz bir gerçektir insanın hayatında ama asıl önemli olan insanın kendisidir. Aile bir yere kadardır ondan sonrası insanın kendisini nasıl yetiştirdiği ile merak saldığı ile ilgili bir şeydir. İşte bütün bunların şifrelerini çözmenin tek yolu okumaktır ne olursa olsun okumak. Merak edeceksin, bilmeye çalışacaksın ve böyle kendini oluşturacaksın. Zor gelir okumak, düşünmek bunlar zor faaliyetlerdir. Yazmak, okumak, korkularınla yüzleşebilmek, cesaretli, korkak olmayan, aptal olmayan insanların, tembel olmayan insanların özelliğidir.

Necla Kılıçgedik
"İtirazı olmayan insanlara itirazınız var" öyle demişsiniz.


Serhat Tutumluer
Ben mi demişim. İyi lafmış. İnsan düşünen bir varlıktır arkadaşlar. Düşünebiliyorsak bunu ifade de etmeliyiz. Bu kadar basit... İfade etmeliyiz, savunmalıyız, tartışmamalıyız, konuşabilmeliyiz. İtiraz etmeyen insan, düşünmeyen insandır. Korkak bir insan olmak da iyi bir şey değildir sonuçta. Adamın biri, bir bilim adamı Galileo, "Dünya dönüyor" dedi. Engizisyon mahkemesi baskı kurdu üstünde, "Sözünden dön." dedi. "Ya tamam siz dönmüyor diyorsanız dönmüyor." dedi Galileo. Bunu detirttiler yani. Bir diğeri "Beni öldürürseniz de dünya dönmüyor demem" dedi. Öldürdüler, yaktılar. İşte o zamanlar bile, oralarda mücadele veriyor insanlar, konuşuyorlar, düşünüyorlar, yazıyorlar, hem de öldürülmesii korkusuyla. Niye? Çünkü onun sistemini bozuyorsun. En son ne oldu ayaklandı insanlık, Rönesans'ı yarattı, sonra rahatladı herkes, kilise çekildi köşesine. İnsanın insana saygısı olmayan insanlar tarafından yönetiliyoruz. Siz uyanacaksınız, okuyacaksınız, halkımıza anlatacaksınız, arkadaşlarınıza anlatacaksınız korkusuzcana. "Fikri hür, vicdanı hür" demiş Mustafa Kemal, "benim manevi mirasım bilim ve akıldır." demiş. Vicdanı hür, fikri hür, kalbi hür, pırıl pırıl gençler olacaksınız. İyi okumanız lazım, iyi anlamınız lazım, bu dönem Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en özel dönemlerinden biri. Ya bu dönemden bu ülkenin insanları, bu halk, aydınlanmış olarak çıkacak ya da erteleyecekler o aydınlanmayı.

Necla Kılıçgedik
Evet son sorumuza geldik. Zaman ayırdığınız tekrar teşekkür ediyor ve sorumuzu soruyorum. Şu an tüm dünyanın sizi duyduğunu varsayarsak ne söylemek istersiniz?


Serhat Tutumluer
Özgür ruh, özgür düşünce çatısı altında buluşsun tüm insanlar. Çünkü bu olursa her şey çok daha güzel olur.